Side antik kenti, Side bölgesine tatile gelen herkesin ilgisini çeken ve görmek istediği tarihi ve turistik bir alandır. Side, muhteşem doğal güzelliklerinin yanında, M.Ö. 8. yüzyıla dayanan tarihiyle de bir çok antik medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin izlerini halen taşıyan bir tarih ve kültür şehridir.
Side Antik Kenti Tarihi: Side, Antalya ili Manavgat ilçesine bağlı bir beldedir. Side antik kenti ise yaklaşık 400 kilometrekarelik bir yarımada üstüne kurulu bir liman şehridir. Kuruluşu, yaklaşık MÖ 8. yüzyıla kadar uzanan şehrin adı, Anadolu’nun en kadim halklarından olan Luvi dilinde “nar” demektir. M.S. 2. yüzyıla kadar kendi dilini konuşan ve kendi parasını basan Side, tarihi boyunca özgün yapısını korumuştur. Side, M.Ö. 7 yüzyıldan itibaren sırasıyla Lidya, Pers, Helenistik krallıklar, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. M.S. 12. yüzyıldan itibaren şehrin halkı komşu krallıkların yağma ve saldırılarından dolayı şehri terketmiş ve çoğunlukla Antalya’ya göç etmişlerdir. 19.yüzyılın sonlarında Girit bölgesinden gelen göçmenler şehrin kalıntıları üzerine yerleşerek Selimiye mahallesini kurmuşlardır.
Side Antik Kenti Kalıntıları: Side antik kentinde günümüzde görebileceğiniz çoğunlukla Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılar arasında şehrin surları ve kapısı, bazilikalar, ticaret agorası, şu an Side müzesi olarak kullanılan Agora Hamamı, Piskoposluk Sarayı, zafer takı, Vespasian çeşmesi, Nympahaeum anıtsal çeşme, Antik tiyatro ve Apollon ve Athena tapınakları sayılabilir.Bu kalıntıları gezmek ücretsiz olup sadece Antik tiyatro ve müze girişleri ücretlidir.
Side Antik Tiyatro: Side Antik tiyatrosu, Side antik şehrin merkezinde tüm ihtişamıyla ziyaretçilerini karşılamaktadır. M.S. 2. yüzyılda yapılmış olup üç katlı sahne binası ve 17 bin kişilik kapasitesiyle Anadolu’nun en büyük antik tiyatrosu konumundadır. Yapı olarak Roma kolezyumuna benzerlik gösteren tiyatro, Roma döneminde tiyatro olarak kullanımı yanında gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin yapıldığı bir arena olarak da kullanılmıştır. Bizans döneminde açık hava kilisesi olarak da kullanılmış olan yapı üzerinde halen restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
Nymphaeum Anıtsal Çeşme: M.S. 2. yüzyılda yapılmış olan bu anıtsal çeşme, Anadolu’nun antik dönemden kalan en büyük ve en görkemli çeşmesi olma özelliğini taşımaktadır. Duvarların içerisine oyulmuş üç bölüm ve önde bir havuzdan oluşmaktadır. Havuzun önünde bir meydan ve meydanın çevresinde dinlenme amaçlı taş banklar vardır. Yapının üzerinde çok sayıda dekoratif sütun ve süsleme bulunmaktadır. Bu görkemli yapı Side’ye tatile gelmiş turistlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biridir.
Side Müzesi: 1962 yılında hizmete girmiş Side müzesi binası, aslında Antik Roma döneminden kalma tarihi M.S. 5. yüzyıla dayanan agora hamamıdır. Beş bölümden oluşan yapıda Helenistik ve Roma dönemlerinden kalma çok sayıda eser bulunmaktadır. Ayrıca, M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Side dilinde üç adet yazıt da müzede sergilenmektedir.
Athena Ve Apollon Tapınağı: Side yarımadasının güneyinde limanın doğusunda şehrin iki büyük tanrısı olan Athena ve Apollon’a adanmış tapınağın kalıntıları bulunmaktadır. Tapınağın inşa tarihi M.S. 2. yüzyıla dayanmaktadır. Tapınağın sütunlarından bazıları restore edilerek orjinal yerlerine yerleştirilmiştir. Side’nin simgesi bu sütunların yanında taşlara oturup güneşin batışını seyretmek bu güzel beldeye tatile gelmiş herkesin mutlaka yapması gereken bir aktivitedir. Ayrıca, çıkacağınız bir Side Yunus Adası Tekne Turu ile bu güzel yapıyı denizden de görebilirsiniz.
Son söz olarak, taşı toprağı buram buram tarih kokan Side antik kentini bu topraklara sevdalı herkes mutlaka görmeli, gezmeli ve tanıtmalıdır diyoruz.